Çocuk İstismarı Bir Utançtır
Çocuk istismarı sadece çocuğa yönelik fiziksel şiddet olmayıp, çocuğun bir yetişkin tarafından şiddet veya tehdit yoluyla istismar edilmesi de en önemli konuların başında gelmektedir.

Son yıllarda artan çocuk istismarı, yasaların etkisizliğine ilişkin soru işaretlerini gündeme getirmektedir. Çocuklara yönelik işkence ve tecavüz vakalarındaki artışın nedenleri ayrıntılı olarak araştırılmalıdır. Adana barosu avukatı Hatice Canhilal, çocuk istismarı ile ilgili çok hassas bir konuya değindi ve konu hakkında net bir açıklama yaptı. Ülkemizde çocuk istismarının kamuoyuna açıklanmasının ardından yaşanan tartışmalar, bu alanda ortak bir politika oluşturulması gerekliliğini bir kez daha göstermiştir. Siyasi görüşü, inancı veya düşüncesi ne olursa olsun sorumluluğu olan tüm kişi ve kurumlar soruşturulmalı ve cezalandırılmalıdır.
Çocuk İstismarı Toplumsal Bir Ayıptır
Bizi böyle bir uyarıda bulunmaya sevk eden asıl endişe, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı'nın yaptığı açıklamadır; öncelik, çocuğun yüksek yararından çok, hizmetleriyle öne çıkan kurumun korunması amacına vurgu yapmasından kaynaklanmaktadır. Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, çocukları istismardan koruma konusunda devletlere birincil görev vermiştir. 1990 yılından itibaren ulusal bir kural haline gelen UNCRC'nin 3. maddesine göre "Taraf Devletler, çocukların bakımından veya korunmasından sorumlu kurum, hizmet ve faaliyetlerin, özellikle güvenlik, sağlık, personel ve zindelik ve yönetim." Yönetmelik, kurumlardaki çocuk istismarından birinci derecede devletin sorumlu olduğunu göstermektedir. Yine Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Sözleşme taraf Devletleri koruyucu tedbirler konusunda kamuoyunu bilinçlendirmekle yükümlü kılmaktadır.
Çocuğu ilgilendiren tüm alanlarda öncelik, çocuğun yüksek yararıdır. Amaç, çocuk istismarının önlenmesi olmalıdır. Bu nedenle, çocuk istismarının hiçbir mazereti veya gerekçesi olamaz. Çocuk istismarı konusunda tüm toplum ve çocuklar bilinçlendirilmeli, çocuklarla çalışan kişi ve kurumlar sıkı ve düzenli bir şekilde denetlenmelidir. Alanda çalışan kurumların düşünce ve inanç ayrımı yapılmaksızın uzmanlar tarafından objektif olarak denetlenmesi zorunludur. Çocuklarla çalışan kişilerin çocuklara zarar verip vermediği önceden araştırılmalı, çocuklar için uzmanlar çalıştırılmalı, sivil toplum kuruluşları ve meslek kuruluşlarına bağımsız denetimler yaptırılmalıdır. Mağdurların tedavi ve destek hizmetleri ile sorunlu alanların tespiti için raporlama ve izlemenin önemini de vurgulamak isteriz.
Kişilerin Yükümlülükleri
Karaman'daki olaylar dikkate alınarak failin sorumluluğu yanında kurumun tüm faaliyetlerini denetlemekle yükümlü kişilerin de yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği konusunda gerekli soruşturma ve soruşturma yapılmalıdır. Adana Çocuk Hakları Komisyonu ve Barolar Arası Çocuk Hakları Birimleri Merkezi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde çocuk komisyonu kurulması talebimizin aciliyeti ve gerekliliği, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bu konuda yapılan tartışmalarda bir kez daha anlaşıldı. Yine bu olay, suçun asıl failinin yanı sıra çocuk istismarına karşı çıkmanın bir sosyal politika olarak benimsenmesi ve başta meclis olmak üzere devletin tüm kurumlarının akan kana karşı tavır alması gerektiğini bir kez daha göstermiştir. Kişi ya da kurum fark etmeksizin toplumun vicdan yarasıdır.
Adana Barosu ve tüm Barolar olarak çocuk istismarına ilişkin sorumluluklarını yerine getirmeyen, bakım ve yükümlülüklerine aykırı hareket eden, düşünce ve inanç ayrımı yapan her türlü düşünce, uygulama ve kararlara karşı çıkacağımızı ve karşı çıkacağımızı beyan ederiz.
Adana Barosu Çocuk Hakları Komisyonu: Avukat Hatice Canhilal
Bu İçeriğe Tepkiniz Nedir?






